YENİ YÜZYILIN KIBRIS’I: SURİYE VE IRAK TÜRKMENLERİ İÇİN JEOPOLİTİK UYANIŞ
  1. Anasayfa
  2. Türkmenler

YENİ YÜZYILIN KIBRIS’I: SURİYE VE IRAK TÜRKMENLERİ İÇİN JEOPOLİTİK UYANIŞ

Yalanı Çok Seviyoruz?

7
Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

Suriye Türkmenleri 10. Yüzyıldan beri Halep, Lazkiye, Hama, Humus ve Rakka gibi şehirlerde siyasi sosyolojik bir gerçeklik olarak yer almaktadır. Türklerin bölgeye ilk girişiyle birlikte bu coğrafya, Türk milleti için jeopolitik açıdan çeşitli faydalar sağlamıştır. Anadolu’nun fethiyle beraber bu bölge, Ortadoğu’ya açılan bir kapı ve batıdan gelen saldırılara karşı bir ön cephe işlevi görmüştür. Selçuklu döneminde başlayan bu süreç, Osmanlı döneminde de sürmüş; Türkiye Cumhuriyeti döneminde ise, bölgedeki jeopolitik gelişmeler Türkiye’nin duyarlılığını giderek artırmıştır.

Bölgedeki Türk nüfusunun Oğuz Türklüğüne mensup olması, Türkiye’nin bölgesel sorunlara sadece stratejik değil aynı zamanda sosyolojik olarakta ilgisini artırmıştır. Kuzey Afrika’da başlayan Arap Baharı’nın bir yansıması olarak 2011 sonrası patlak veren iç savaş, Türkmenleri hem rejimin hem de radikal unsurların hedefi hâline getirmiştir. Bu süreçte Türkiye’nin Türkmen toplumuna yönelik ilgisi jeopolitik bir boyut haline gelmiştir


Anadolu’nun güvenliğini sağlamak amacıyla Türkiye; Fırat Kalkanı (2016), Zeytin Dalı (2018) ve Barış Pınarı (2019) harekâtlarıyla sınır güvenliğini sağlamaya çalışmış, bölgede bir güvenlik hattı oluşturmayı amaçlamıştır. Bu harekâtlar sayesinde sınır ötesinden Türkiye’ye yönelik saldırılar azalma noktasına gelmiş ve Türkiye, Suriye sahasında fiili olarak başat aktörlerden olmuştur.


Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan güvenlik hattı, hem tampon bölge işlevi görmüş hem de Türkiye için siyasi nüfuz açısından bir güç merkezi olmuştur. Esad yönetiminin devrilmesine kadar bölgede büyük bir değişim yaşanmazken, iktidardan uzaklaştırılmasının ardından yeni bir jeopolitik yapı ortaya çıkmış; bu da tüm aktörlerin
yeniden masaya oturmasına neden olmuştur.


YPG/PKK/DAEŞ, İsrail-Filistin çatışması, Irak’taki gelişmeler, ABD’deki başkanlık değişimi, Avrupa Birliği’ndeki sosyo-politik dönüşümler, Ukrayna-Rusya savaşı ve Çin’in Batı pazarına ulaşım güvenliği gibi çok sayıda dinamik, Suriye meselesini çok boyutlu ve karmaşık hâle getirmiştir. Bu ortamda başat aktörlerin yerel güçler üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşı, çözüm yollarını daha da karmaşık hale getirmiştir.

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)


Bu bağlamda Türkiye açısından en yakın müttefik, Suriye Türkmenleri olarak bilinen Türk etnik nüfustur. Türkiye’nin askeri harekâtlarla başlayan fiili müdahalesi sırasında Türkmenlerin sosyoekonomik ve sosyopolitik açıdan yeterince hazırlıklı olmadıkları ve sürece “Suriye’nin tek bayrak altında birleşeceği” varsayımıyla yaklaşıldığı
anlaşılmaktadır. Ancak Esad’ın devrilmesiyle birlikte ortaya çıkan boşlukta YPG/PKK/KCK oluşumunun, siyasi otonomi, yerel yönetim, güvenlik gücü oluşturma ve anayasal tanınma gibi taleplerle uzlaşmaz bir tavır takınması; bu yapının ABD ve İsrail’in bölgesel çıkarlarına hizmet ettiğini göstermektedir.


Koalisyon yönetiminin Şam’ı ele geçirmesinden sonra kurduğu geçici hükümette Türkmenlere bakanlık verilmemesi; buna karşın diğer etnik ve dini grupların hükümette temsil hakkı kazanması, Türkmenler açısından sosyo-politik bir kırılmaya yol açmıştır. İç savaş süresince ciddi kayıplar veren Türkmenlerin, verdikleri mücadelenin karşılığında kültürel kimlik ve siyasi temsil açısından yeterince desteklenmemesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.


Türkmenlerin anayasal olarak kimliklerinin güvence altına alınmaması, siyasi temsil hakkı verilmemesi ve Suriye’nin özgürlüğü için yaptıkları katkıların görmezden gelinmesi, Türk dünyasının son yüzyılda yaşadığı diğer örneklerle benzerlik göstermektedir. Kıbrıs’ta da benzer bir süreç yaşanmış; her ne kadar kurulan ortak hükümette Kıbrıs Türklerine temsil hakkı verilmiş olsa da, fiilen Kıbrıs Türklerini adadan silme çabaları artmış, EOKA terör
örgütü katliamlar gerçekleştirmiştir. Ancak TMT’nin mücadelesi ve TSK’nın 1974’te adaya gerçekleştirdiği harekât sonucunda Kıbrıs Türkleri kendi devletlerini kurmuş ve özgürlüklerine kavuşmuştur. Bu iki devletli çözüm, adada barış ve huzuru sağlamıştır. Benzer bir durumun Suriye ve Irak Türkmenleri için de geçerli olduğu ortadadır.Türk topluluklarının bulundukları coğrafyalarda kimlik ve siyasi temsil sorunları yaşamaları, tarihsel ve jeopolitik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin mirası olmaları ve Misakı Millî perspektifinde Türkiye’nin bu coğrafyada söz hakkına sahip olmasıyla ilgilidir. Bu durum açıkken Türkiye’de bazı çevrelerin, Suriye Türkmenlerinin sosyoekonomik ve sosyopolitik açıdan yeterli olgunlukta olmadığını iddia ederek kimlik ve temsil sorunlarını görmezden gelmeleri, Kıbrıs Türk Devleti’nin bağımsızlık mücadelesi ve sonuçlarıyla çürütülebilecek bir savdır. Bir diğer önemli gelişme ise,25-26 Mart 2025’te Sayın Hakan Fidan’ın ABD ziyareti sırasında diplomatik teamüllere aykırı şekilde karşılanması ve uğurlanmasıdır. Bu durum, Türkiye ile ABD arasında stratejik ortaklık anlayışının zedelendiğini açıkça göstermiştir. ABD, İsrail ve Arap medyasının iddialarına göre; görüşmenin en önemli başlıklarından biri,
Türkiye’nin Suriye’de kurmayı planladığı askeri üslerin İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturması ve bununla bağlantılı olarak S-400 hava savunma sistemlerinin TSK’ya entegrasyonu ile F-35 pazarlığı olmuştur. Türkiye’nin S-400 sistemlerini Suriye’ye konuşlandırması;Türkiye için hem ABD’nin taleplerini karşılamış hem de Suriye’nin,
Misak-ı Millî’nin güney hattının ve Kıbrıs’ın hava güvenliğini sağlamış olacak ve bu sayede Türkiye, F-35 sürecini de lehine çevirerek KAAN projesine zaman kazanacaktı. Ancak ABD, özellikle İsrail’in baskısıyla bu süreci bir güvenlik tehdidi olarak görmüş; İsrail ise Türkiye’nin kontrolüne verilmesi beklenen hava limanlarına saldırılar düzenlemiş ve Hama, Humus, Şam, Halep gibi şehirlerde hava operasyonlarıyla Türkiye’ye sahada mesaj vermiştir.
Sayın Fidan’ın YPG/PKK/KCK ile ilgili basına verdiği demeçlerde, bu yapıların merkezi hükümete entegre edilerek coğrafi etkinliklerinin kırılmasına yönelik bir strateji izlendiği anlaşılmaktadır. Bu durum, Misak-ı Millî’nin güney sınırlarının güvenliğiyle doğrudan ilişkilidir. Ancak ABD, bu konuda farklı düşündüğünü hem sahada hem diplomatik kanallarda birçok kez ifade etmiştir. Türkmen meselesinin bu bağlamda değerlendirilmesi; özellikle Halep’teki T-4 Havalimanı gibi stratejik noktalar dikkate alınarak demografik yapının Türkiye lehine yeniden
şekillendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Gayri resmi verilere göre, Suriye’deki Türkmen nüfusu Araplardan sonra ikinci büyük etnik gruptur. Bu gerçek göz ardı edilmeden, özellikle STK’lar aracılığıyla dil ve kültürel bağların güçlendirilmesi ve nitelikli insan kaynağı sorununun çözülmesi, geleceğe yönelik en büyük adımlardan biri olacaktır. Kürt nüfusun bölgedeki sayısal oranıyla kontrol ettikleri coğrafya arasındaki orantısızlık dikkate alındığında, “Davut Koridoru” üzerinden İsrail’in su ve ticaret koridor güvenliğini sağlama çabalarının engellenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu noktada Suriye’nin bütünlüğünü koruyamayacağı jeopolitik bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmakta; Suriye Türkmenlerinin siyasi özerklik, anayasal kimlik tanınması ve hatta bağımsızlık gibi haklar elde etmeleri, Misak-ı Millî’nin güvenliği açısından bir istikrar zemini oluşturacaktır. Kıbrıs
örneğinde olduğu gibi. Ancak bu tür bir yapının kurulabilmesi için Hama, Humus ve Halep’te askeri üslerin
oluşturulması ve TSK’nın Irak ve Suriye için yeni bir ordu teşkil etmesi, güvenlik politikaları perspektifinde ciddi kazanımlar sağlayacaktır.
Sonuç olarak Suriye Türkmenlerinin Türkiye için önemi gün geçtikçe artmaya devam etmektedir.Bölgede aktörlerin politik manevraları Türkiyeye tek bir seçeneğe itmektedir.Bu seçeneğin müstakil ve hür hale gelmesi içinse gerekli sosyolojik,siyasi ve askeri altyapının oluşturulması önem arzetmektedir. Irak ve Suriyede kurulacak Batı
Türkmen Devleti ile Kıbrısta olduğu gibi Ortadoğudaki Büyük İsrail projesi , Mezopotamya projesi ,Büyük Ortadoğu Projesi gibi bölgedeki huzuru ve barışı kalıcı olarak bozacak tüm faaliyetler engellenmiş olacaktır.

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)
Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 38
    be_endim
    Beğendim
  • 13
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 9
    e_lendim
    Eğlendim
  • 7
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 5
    _rendim
    İğrendim
  • 6
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 8
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (7)

Popüler Yorumlar
  1. Ocak 27, 2019

    deneme

  2. Nisan 1, 2021

    test yorumu

Yapılan Yorumlar
  1. Ocak 27, 2019

    deneme

  2. test

  3. Mart 1, 2019

    Deneme

  4. Nisan 1, 2021

    test yorumu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir