GKRY VE İSRAİL’İN NATO’YA KATILMASI SENARYOSUNUN TÜRKİYE ÖLÇEĞİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ
  1. Anasayfa
  2. Uncategorized

GKRY VE İSRAİL’İN NATO’YA KATILMASI SENARYOSUNUN TÜRKİYE ÖLÇEĞİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

0
Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

ÖZET

Dünyada jeopolitik kırılmaların arttığı bu dönemde, askeri ve siyasi ittifaklar genişleme ve pozisyon koruma stratejileriyle yeni güvenlik doktrinleri geliştirmektedir. Bu süreç, ülkesel, bölgesel ve küresel çapta jeopolitik ve jeostratejik sonuçlar doğurmaktadır. Bu bağlamda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail’in NATO’ya üye olma ihtimali, Türkiye perspektifinden dikkate alınması gereken önemli bir senaryo olarak değerlendirilmelidir. Zira GKRY ve İsrail’in NATO üyeliği, dış politika açısından bir kazanım değil; milli güvenlik, deniz jeopolitiği ve Misak-ı Milli stratejisine doğrudan tehdit teşkil edecek stratejik bir gerçekliktir.

Konuyla ilgili olarak çok katmanlı stratejik bağlamda alternatif görüşler analiz edilmekte ve Türkiye için uygulanabilir öneriler sistematik bir biçimde sunulmaktadır.


Türkiye Perspektifinden Tehdit Değerlendirmesi

GKRY’nin NATO üyeliği, Türkiye’nin 1974 Barış Harekâtı ile elde ettiği başarının ve Kıbrıs Türklerinin haklarını koruma adına oluşan pozisyonun kaybı anlamına gelecektir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KTC) uluslararası sistemde daha da yalnızlaşması ve Türkiye’nin savaş sonrası elde ettiği garantörlük hakkının etkisiz hale gelmesi, daha ileri bir yorumla, Türk milletinin Doğu Akdeniz’deki meşru varlığının inkârı ve Misak-ı Milli stratejisinin bir ayağının yok olması anlamına gelecektir.


Türkiye Aleyhine Bloklaşma Riski

Son dönemde Türkiye aleyhtarı yeni bir blokun oluştuğu daha net bir şekilde gözlemlenmektedir. Bu blok, Yunanistan-GKRY-İsrail üçlüsünün temelini oluşturduğu, dönemsel olarak ise Hindistan ve Mısır gibi rakip jeopolitik aktörlerin de denkleme dahil olduğu bir yapıya dönüşmüştür. Bu üç ülkenin NATO şemsiyesi altında yer alması, enerji ve ticaret odaklı bölgesel ve küresel projelerde Türkiye’ye karşı kurumsal bir kimlik kazanmalarına yol açacaktır. Bu durum, Türkiye açısından doğrudan bir milli güvenlik meselesidir.

Ayrıca, NATO’nun son yıllarda sergilediği çifte standartlı tutum göz önünde bulundurulduğunda, GKRY ve İsrail’in NATO üyeliği Türkiye’nin ittifak içindeki pozisyonunu ve jeopolitik çıkarlarını tehdit edecek bir boyuta ulaşabilecektir.

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)

Alternatif Açıdan İsrail ve GKRY’nin Kazanımları

İsrail’in Avantajları

  • ABD ile stratejik ittifakını NATO üzerinden kurumsallaştıracaktır.
  • NATO üyeliği sayesinde, ittifakın bilgi ve güvenlik ağına erişerek ulusal güvenliğini yeni bir katmana taşıyacaktır.
  • Türkiye’yi jeopolitik bir tehdit olarak gördüğünden, NATO üyeliği ile Türkiye’nin güvenlik ağına yönelik stratejik hamleler geliştirme imkânı bulacaktır.
  • NATO üyeliği, çevresindeki İslam ülkeleriyle yaşadığı krizlere karşı bir “askeri kalkan” işlevi görecektir.
  • Sayısal askerî eksikliklerini ittifak gücüyle dengeleyerek jeopolitik pozisyonunu güçlendirecektir.
  • Büyük İsrail Projesi kapsamında Türkiye’ye karşı psikolojik üstünlük sağlayabilecektir.
  • Doğu Akdeniz enerji denklemlerinde rakiplerine karşı ciddi bir üstünlük elde edecektir.

GKRY’nin Avantajları

  • NATO-AB ilişkilerindeki boşluğu doldurarak Megali İdea hedefine bir adım daha yaklaşacaktır.
  • Türkiye ve Kıbrıs Türklerine karşı diplomatik, askerî ve psikolojik üstünlük elde edecektir.
  • EastMed gibi projelerde Türkiye’nin pozisyonunu zayıflatacak yeni bir diplomatik konumlanma kazanacaktır.
  • Yunanistan ile ilişkilerini NATO düzeyine taşıyarak Türkiye karşıtı girişimlerini uluslararasılaştıracaktır.
  • Askeri teknoloji ve bilgi ağlarından doğrudan yararlanma imkânı bulacaktır.

Kritik Sorgulamalar

GKRY’nin NATO Üyeliği Gerçekçi Bir Tehdit mi?

NATO’ya yeni üye kabulü ancak tüm üyelerin oy birliği ile mümkündür. İsveç ve Finlandiya örneklerinde olduğu gibi tek bir ülkenin vetosu üyelik sürecini tıkayabilir. Ancak Türkiye söz konusu olduğunda, NATO ülkeleri çoğu zaman çifte standart uygulamaktan geri durmamaktadır. İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği için Türkiye’ye kurulan baskılar ortadadır. Benzer bir durum Yunanistan ve Makedonya arasında yaşanmış; Yunanistan, ülkenin ismini değiştirmesi şartıyla üyeliğe ancak 11 yıl sonra onay vermiştir. Bu örnekler dikkate alındığında, GKRY’nin üyelik başvurusunu yapmayacağı yönündeki beklentiler zayıf kalmaktadır.

Türkiye’nin diğer NATO üyeleriyle kuracağı karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin güçlendirilmesi ve diplomatik kanalların aktif şekilde kullanılması bu süreçte Türkiye lehine bir avantaj sağlayabilir. Ayrıca bu süreç, KTC’nin uluslararası alanda tanınması için bir koz olarak değerlendirilebilir.

İsrail’in NATO Üyeliği Türkiye İçin Mutlak Bir Tehdit mi?

İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiler tarihsel olarak inişli çıkışlıdır. Ancak özellikle Mavi Marmara hadisesi, 7 Ekim 2023’te başlayan savaş ve İran saldırısı gibi gelişmeler, ilişkilerin uzun süre gergin seyretmesine neden olmuştur. İsrail’in Filistin’deki politikaları ve Türkiye’yi doğrudan tehdit eden resmi açıklamaları, sıcak çatışma riskinin arttığını göstermektedir.

Suriye’deki değişimle birlikte İsrail ve Türkiye’nin artık doğrudan sınır komşusu olması, jeopolitik çıkar çatışmalarını daha da kritik hale getirmiştir. İsrail’in askeri kapasitesi yüksek olsa da, Türkiye ile yüksek yoğunluklu sıcak çatışma kapasitesi şu aşamada sınırlıdır. Ancak Türkiye’nin Misak-ı Milli vizyonu doğrultusunda somut adımlar atması durumunda, İsrail’in NATO kalkanına dahil olma arayışı güçlenebilir.

Ayrıca İsrail’in diaspora düzeyindeki küresel etkisi de göz önünde bulundurulduğunda, bu üyeliğe karşı alınacak önlemlerin Türkiye açısından hayati önem taşıdığı açıktır.


NATO’yu Pazarlık Alanına Dönüştürmek Daha mı Faydalı?

Türkiye, GKRY ve İsrail’in NATO üyeliği ihtimali karşısında sert restleşmeler yerine, bu süreci bir pazarlık kaldıracı olarak değerlendirebilir. F-35 programına geri dönüş, YPG’ye verilen desteğin kesilmesi ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin daha adil bir pozisyon elde etmesi için bu durum bir fırsat olabilir.

Ancak bu tür pazarlık süreçleri çok katmanlı ve çok sektörlü stratejilerle desteklenmelidir. Aksi takdirde pazarlık, karşı tarafın elini güçlendiren bir zafiyete dönüşebilir. Dolayısıyla, pazarlık bir araç olarak düşünülmeli; ama strateji eksenli olarak yapılandırılmalıdır.


STRATEJİK ÖNERMELER

Kısa Vadeli Stratejiler

  • GKRY ve İsrail’e karşı şartlı veto politikası geliştirilmelidir. Bu şartlar arasında:
    • KTC’nin tanınması,
    • Filistin işgalinin sonlandırılması,
    • Doğu Akdeniz deniz yetki anlaşmalarının kabulü,
    • 12 Ada’daki Türk azınlık haklarının tanınması,
    • Batı Trakya Türklerine yönelik insan haklarının sağlanması gibi başlıklar yer almalıdır.
  • Şartların kabul edilmemesi halinde Türkiye, şartsız veto pozisyonunu ilan etmeli ve bu tavrı Batı ile olası kriz pahasına sürdürmelidir.
  • NATO ülkeleri ve uluslararası kamuoyuna Türkiye’nin güvenlik kaygılarını anlatan diplomatik kampanyalar başlatılmalıdır.

Orta Vadeli Stratejiler

  • KTC ile ortak savunma ve diplomasi kurumları oluşturulmalıdır.
  • Doğu Akdeniz’de kalıcı deniz ve hava üsleri inşa edilmeli; Türk askeri varlığı artırılmalıdır.
  • KTC’nin statüsü federatif veya konfederatif yönlerde yeniden değerlendirilmelidir.
  • İsrail’e karşı, Suriye ve çevre ülkelerle askeri ittifaklar kurulmalı; ortak üsler ve tatbikatlar planlanmalıdır.
  • Irak ve Suriye Türkmenleriyle yeni bir stratejik hat oluşturulmalıdır.
  • Doğu Akdeniz’de askeri tatbikatlar ve deniz devriyeleriyle fiilî egemenlik artırılmalıdır.
  • Türk Devletleri Teşkilatı, yalnızca kültürel değil askeri iş birliği temelinde de derinleştirilmelidir.

Uzun Vadeli Stratejiler

  • Milli savunma sanayii, siber güvenlik, hava savunma sistemleri ve ileri teknoloji alanlarında yerli üretim oranı artırılmalıdır.
  • NATO’dan gelebilecek yaptırımlara karşı dayanıklı bir savunma altyapısı inşa edilmelidir.
  • Türkiye, NATO içinde kalarak jeopolitik bir kompleks oluşturmalı; savunma, eğitim ve ekonomi alanlarında doktrinsel hamleler yapmalıdır.
  • Jeopolitik farkındalık oluşturmak için medya, eğitim ve sivil toplum alanlarında toplumsal bilinç kampanyaları başlatılmalıdır.
  • Türk toplumunda stratejik okuryazarlık artırılarak dış politika refleksi güçlendirilmelidir.

SONUÇ

Bu senaryonun kısa vadede gerçekleşme ihtimali düşük görünse de, uzun vadede çatışmasızlık gerekçesiyle Türkiye’ye dayatılabileceği unutulmamalıdır. Dolayısıyla bu değerlendirme, sadece taktik bir hazırlık değil, stratejik olarak da uygulanabilirliği yüksek bir vizyonu içermektedir. İsrail ve GKRY’nin NATO’ya olası üyelikleri, Türkiye açısından doğrudan bir tehdit algısı yaratmaktadır. Bu tehdide karşı çok boyutlu, soğukkanlı ve proaktif stratejik bir perspektif geliştirmek zorunludur.

Salt refleksif ve izolasyonist bir dış politika yaklaşımı, Türkiye’yi uluslararası sistemde marjinalleştirebilir. Bunun yerine Türkiye, sert caydırıcılığı, diplomatik pazarlık ve esnek dış politika araçlarıyla birlikte kullanarak, Batı’ya karşı bağımsız kimliğini korurken etkili bir aktör olmaya devam etmelidir. Milli perspektif temelinde stratejik direnç ve vizyoner yaklaşım birlikte inşa edilmelidir.

mbvYb6ld3qfjCq0B-637401742639542605

Geoit - Reklam Alanı (Yazı Sonu)
Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu?
  • 1
    be_endim
    Beğendim
  • 0
    alk_l_yorum
    Alkışlıyorum
  • 0
    e_lendim
    Eğlendim
  • 0
    d_nceliyim
    Düşünceliyim
  • 0
    _rendim
    İğrendim
  • 0
    _z_ld_m
    Üzüldüm
  • 0
    _ok_k_zd_m
    Çok Kızdım
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir